6 Şubat 2012 Pazartesi

İki Şehrin Hikayesi / CHARLES DICKENS

İki Şehrin Hikayesi / CHARLES DICKENS

Charles Dickens'ın "İki Şehrin Hikayesi"
adlı romanını anlattığım bu yazıda,
dönemin ressamları Jacques-Louis David
ve Eugene Delacroix'nin tablolarıyla birlikte,
bir devrimin izlerini süreceksiniz...




Charles Dickens (1812-1870)





Fransız İhtilali döneminde krallık ve ruhbanlığın kaldırılması için farklı sosyo ekonomik

grupların tamamı birlik olmuşlardı. Kral devrildikten sonra tüm bu gruplar birlik,

beraberlik ve neşe içinde ülke yönetimini sürdürmediler; aksine şapka düşünce kel

görünmüş, bu grupları birbirine bağlayan hiçbir şey kalmamış ve herkesin birbirine

daha da düşman kesildiği terör dönemi başlamıştı. Kırkbin kişinin giyotinde can verdiği

bu korku dolu yılları Charles Dickens "İki Şehrin Hikayesi" adlı romanında gerilim

kaynağı olarak kullanır. Bu terör döneminin tam ortasına bir aşk hikayesi koyan yazar,

sevgilileri, her yolun giyotine çıktığı Paris sokaklarından Londra'ya kaçırmaya çalışarak

soluksuz bir gerilim yaratıyor ve terör döneminin korkusunu somutlaştırıyor.





Paris’te yaşayan soylu bir ailenin mensubu olan Charles Darnay, soyluluktan elde

edilen kazancın haksızlık ve zorbalık üzerine kurulu olduğuna inandığı için, bu

haklarından vazgeçerek soyadını değiştirmiştir. Niyeti Londra’da yaşayan sevgilisinin

yanına yerleşmek ve orda bir iş tutturmaktır. Fakat Darnay'ın soylu ailesinin kötü geçmişi

yakasını bırakmaz ve kendini Paris’te bir zindanda giyotini beklerken bulur. Bunu haber

alan sevgilisi, babası Doktor Manette ile birlikte derhal Londra’dan Paris’e yola çıkarlar

Onların Paris’e vardıkları gün, Bastil Hapishanesinin basıldığı gündür. Dünya geri

dönüşü olmayan bir sürece girmiştir artık. İnsan hakları ve özgürlük fikirlerinin kanla

yıkandığı terör yıllarında bir soyluyu öfkeli halkın elinden kurtarmak mümkün değildir.

Özgürlüğün büyük bir bedeli vardır; bir kurban almadan Paris’ten çıkmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder